30 Nisan 2018 Pazartesi

#turkisiminsgame'den bana kalanlar


Bugün 30 Nisan 2018, 1 Nisan'da 1 adet karton dosya ile başladığım, orjinali The Minimalists'e ait olan ama Nisan ayında hep beraber yapıp takip edebilmek için #turkisiminsgame etiketi ile takip ettiğimiz "azalma oyununun" sonuna geldik. 

Her gün 1'er tane arttırarak 30. günde 30 eşyaya ulaştığımız (ki eminim bazı günler çoğumuz o gün gerekenden fazla şey buldu ve elden çıkardı) toplamda ise 465 eşyaya veda ettiğimiz bu oyundan kendi adıma çıkardıklarımı paylaşmak istiyorum bugün sizinle. 

Benimle beraber en başından katılıp sonuna kadar gelenler olduğu gibi, aradan girip bir anda birçok şeyi elden geçirip sadeleşenler de oldu. Gelen fotoğraflar hepimizin ufkunu açtı. Mesela 5. günde bir takipçi hep ertelediği 5 tane işini hallederek kafasını rahatlattı
Başka bir arkadaş kartvizitlerini sadeleştirirken birisi de gelin çiçeği ile vedalaştı. Lise defterlerinden yıllar sonra ayrılan da vardı aramızda benim gibi 10 yıldır kullanmaya kıyamadığı bir ürünü sonunda kullanıp ambalajını atan da. 

İlk günler kolay geçti, zaten evde herhangi bir şeye atılan küçük bir bakış 2-3 sonraları ise 9-10 parçayı bulmaya yetiyordu ama bence işler günlük adet 10 küsürlere varınca başladı. Ve ben sonunda dolabıma el attım. Bilen bilir ben evlilik öncesinde (ve evlendiğimde) 2 kapılı küçük bir dolap ve bir şifonyere sığar hale gelmiştim ama sonra doğum(lar) ve arada veremediğim kilolar ve diyetler... ile dolabımda geniş bir beden yelpazesi ile yaşıyordum. İkinci doğumla beraber ve daha da önemlisi bu "challenge"la beraber artık değiştiğime karar verdim. Tekrar evlilik zamanı kiloma döndüğümde bile (bu sefer başaracağım umarım) artık sakladığım o kıyafetlerin birçoğu benim için yabancı. Artık kıyafetlerimde sadece güzel görüntü dışında şeyler arıyorum. Kumaş içeriği, kalitesi, dolaptaki diğer parçalarla uyumu... O yüzden 4 yıldır ilk defa elimi korkak alıştırmadım ve tabiri caizse o dolaba daldım ve günlerce çıkamadım. Durup durup tekrar baktığım askılar oldu. Ne kadar sevsem bile eğer bir kıyafet %100 polyester ise acımadan ayırdım. 

Bir takipçim dedi ki, "çıkanlara bakıyorum da bunları tekrar dolaplara koymak istesem yer bulamam". O kadar haklı ki, şu an dolabım çok rahatladı. İçlerinden daha gidecekler var ama emzirme dönemi, hala kalan 5-10 kilo derken onları şimdilik tuttum. Ama zayıflayınca giyerim kısmı çok çok azaldı. İnşallah günü geldiğinde alırım. Artık bundan sonra (ki zamanında yaptığım en büyük hatalardan biri) bir şeyi beğenince üzerime olmasa bile zayıflayınca giyerim diye almam. Ne fena değil mi? Hani üzerine olur da sonra kilo alınca giyemez saklarsın. Yok! Ben direkt zayıflayınca giyerim diye alıyordum. 

Toplam gardıroptan kaç eşya çıktı saymadım ama bayağı bir günü orda harcadım: ) Arada kitaplara, kozmetiklere, ilaçlara da daldım. Şimdiii, yukarda biraz kendimi harcadım ama mutluluk duyduklarım da oldu: 

Atacak fazla dergim (son gün eşimin aylardır ellemediği dergileri attım; normalde onun eşyalarına karışmıyorum) ya da katalog vs'm yoktu. Fazla nevresim, havlu, tabak çanak (son gün fincan eledim, hediye diye tutup ama yıllardır kullanmadığımız) filan da çıkmadı. Kozmetik olarak elediklerim de ilk günlerdeydi. Yani gardrobum olmasa bayağı iyi durumdaymışım kendime göre: ) 

Zaten 26. güne geldiğimde gerçekten daha ne yapabilirim ki dedim kendi kendime. Yıllardır halihazırda durup durup bir grup eşyayı elden geçiriyor daha da önemlisi daha en başından almıyordum. İşte insanın kendini asıl sınadığı an bu oluyor. Görmemeyi seçtiklerine bakma zamanı. 

Kitaplara geri döndüm ve 29 tane kitap daha çıkardım mesela kütüphaneden. Yıllarca seyahatlerde ucuz yakalayıp aldığım Fransızca romanlar... (Normalde yıllarca kursa gittim, okulda ve özel olarak ders aldım ama sonra hiç pratik yapmadım). Kıyamadığım şeylerdi. Hem bana benim hayatımda olmayan bir dönemi hatırlatıyorlardı hem de seyahatlerden hatıraydı. E tek tek az paralar versem de totalde de nihayetinde bir para vermiştim. Ama kendime dürüst olunca bunları okumayacağımı anladım. Aynı değişen bedenim ve kıyafet tercihlerim gibi okumak istediğim kitaplar da zamanla değişmişti. Bir gün Fransızcamı tekrar toparladığımda gider ya Kindle'dan bir kitap indiririm dedim kendi kendime. Ya okursam diye tutmanın manası yoktu. 

Sonra biraz ıvır zıvırlara daldım, kırık minik oyuncaklar, tekrar çorap ve iç çamaşır çekmecesi, biraz boşa duran ambalaj derken sonunda 465'i (bence rahat 500'ü bulmuşumdur, arada fazla fazla saydığım da oldu) tamamladım. 

En trajikomiği ise kitapları elden geçirirken elime geçen bir ince paket oldu. Baktığımda 10 yıl önce bir müzenin tasarım ürünler satan hatıra dükkanından aldığım vazoyu gördüm. Sert dümdüz plastikten yapılan vazonun esprisi sıcak su ile şekil alıp sonra şeklini uzun zaman korumasıydı. Rengine vurulup kullanmaya kıyamamıştım. Hemen gittim, akşamın bir saati pakedi açıp vazoyu "oluşturdum". Sonra da şansa evde çiçek de olunca çiçekle de şenlendirdim. 

Bana kalan nedir yani derseniz? 

  • Daha da bilinçli alışveriş yapmak. O anda okumaya, giymeye, kullanmaya, yemeğe vs niyetim yoksa, gelecek hayali ile almamak (bir istisna: indirim zamanı çocuk kıyafet, oyuncak ve kitabı. Çocuklar için faydalı olacağına inandığım şeyi uygun fiyata bulursam kenarda gerekirse 2 yıl bekletirim, çünkü günü geliyor. )
  • Kullanmaya kıymak, benden değerli mi ve daha iyi bir zaman var mı Allah aşkına.
  • Kendimi olduğu gibi kabul etmek ve sevmek. 
  • Hatıralarımın eşyalardan bağımsız olduğunu hatırlamak.


Siz de eğer bu oyuna benimle katılanlardan iseniz çıkarımlarınızı benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. 





9 Nisan 2018 Pazartesi

Kıyafetleri sadeleştirirken en çok nerde zorlanıyoruz?

Malum #turkisiminsgame tam hız devam ediyor, ben de sadeleşirken hangi zorlukların yaşandığını bir kez daha hatırlıyorum. Bu sefer sadeleşmeye özellikle kolay şeylerden başladım. Tarihi geçen kozmetik ürünler, kaçan çoraplar, bozulan ojeler derken artık dolaba yaklaşma zamanım geldi. Bugün hiç giymediğim taraftan elemeye başlarken beni en çok neyin zorladığını hatırladım: 

Çok özenerek alıp da giymeye doyamadığım (yeterince giyemediğim) şeyler. 

Neden giyemiyorum?

1. Bedenin uymaması. Bu fotoğraf tam da ilk oğluma hamile kalmadan 1 ay önce çekildi. Mesela burda fotoğrafta görünen gömleği çok uygun fiyata almıştım ama çok kısa süre giyebildim (çünkü hamilelik öncesi kiloya dönemedim). Şu anki sadeleşme hareketinde daha o gömleğe gelemedim ama bu gömlek gibi çok özenerek aldığım ama giyemediğim birkaç şeyi eledim bile. 

Peki sadece kilo mu neden? Tabii ki hayır. Gelelim diğer bir nedene:
2. Kendini tanımamak: Bazen bir kıyafete aşık olursun, deseni, kumaşı ya da modeli seni çok cezbeder ama o sen değilsindir. Instagram'da hikayelere tam da böyle bir tunik ekledim. Deseni, kumaşı çoook tatlı ama asla bana yakışmıyor, benim ten rengime uymuyor.  Ya da giymek için kilo vermeyi beklediğim elbiseyi de ayırdım. Çünkü ne kadar kilo versem de o elbisenin kesimi hep benim saklamak istediğim basenlerimi ortaya çıkaracak. Her giydiğimde beni tedirgin edecek.

3. Dolabını tanımamak: Dolabımın güncel olarak giydiğim kısmına bakarsanız bir dolu askı var. Ama giyeceğim bir şey yok. Neden mi? Çünkü kıyafetlerin birbiri ile uyumu yok. Bir sürü güzel pantolon var ama üstlerimin hiçbiri onlarla uyumlu değil, hepsi tek tek güzel belki ama alırken dolapta ne var diye düşünmemişim. 

İşte bu nedenlerden dolayı bir şekilde severek aldığım ama kendime dürüst olmak gerektiğinde elden çıkarmam gereken kıyafetlerim olduğunda çok zorlanıyorum. 

Peki siz ne dersiniz? Sizi en çok zorlayan ne?