Sonunda Kasım geldi, uzun zamandır planladığım kıyafetlere
dair her şey diyebileceğimiz kasım boyunca sürecek seriye “dolap sadeleştirme”
konusu ile başlamak istedim. Herkesin sadeleşme alanında yaşadığı zorluk farklı
olsa gerek. Hayattaki önceliklerimiz, zevklerimiz doğrultusunda kimimizin evdeki
kitaplarıyla kimimizin dağılmış
oyuncaklarla kimimizin ise kıyafetleriyle başı dertte.
Ben minimalizme ilk merak saldığımda kıyafetlerime çok ciddi
bir eleme getirmiştim. Toplam kıyafetlerim bir şifonyer ile bir sıra askıya
(bir gardırobun bir bölmesine) sığar hale gelmişti. Beni en çok zorlayan bir
gün giyerim diye kenarda duran ama henüz bir kere bile giymemiş olduğum
kıyafetlerdi.
Peki neden dolabımda bu kadar çok giymediğim kıyafet vardı?
Bunun ilk nedeni sanırım alınan- verilen kilolar. Çalışma
hayatına girince hızla aldığım kilolar ama bu süreçte alışveriş yaparken hep
ineceğim kiloya göre kıyafet almam günü gelip de gerçekten o kiloya düştüğümde
ise artık o kıyafetin renginden modelinden sıkılmam ya da kilom düşse de
bedenimin değişmiş olması… Sanırım bu birçoklarınıza çok da uzak bir hikaye
değildir.
İkinci önemli neden ise kendimi ve gardırobumu yeterince iyi
tanımamamdı. Kıyafetler veya ayakkabı alırken evde bununla birlikte
giyebileceğim neler var (ya da daha güncel bir tabirle kombinleyeceğim)
düşünmeden aldığım için tek başına çok güzel parçalar olsa da bir sürü kıyafet
öyle kenarda kalıyordu. Ya da bir şeylerle uydursam da hiç istemediğim bir
yerimi (mesela kalçalar…) vurguluyorlardı.
Bir başka neden de “ayıp olur” düşüncesi. Aileden ya da
yakın arkadaşlardan gelen ama tarzım olmayan şeyler, şimdi gidip değiştirsem
ayıp olur düşüncesi ya da daha da ilerisi el emeği şallar ya da dikim
kıyafetler. Örneğin, annem terzi olduğu için tam da üzerime olan hatta bana en
uygun kalıbı bulup onun üzerinden çeşitlemeler yaptığı çok elbisem vardı ama
zaman geçtikçe her ne kadar modelleri tam cuk diye olsa da bu elbiselerin renk
ya da desenleri bazen de kumasları beni rahatsız etmeye başlamıştı. Kendimi
tanıdıkça renkler ve kumaşlar hakkında da daha seçici hale gelmiştim belki ama
annemin oturup diktiği o elbiseleri elden çıkaramıyordum.
Ama bir noktadan sonra bir askıya en az 3 gömlek asıp çekmecelerimde bir şey bulmak için tüm her şeyi çıkarmam gerekince ve tabii o dönemde hayatıma da sadeleşme girince artık bir şey yapmam gerek dedim.
Ama bir noktadan sonra bir askıya en az 3 gömlek asıp çekmecelerimde bir şey bulmak için tüm her şeyi çıkarmam gerekince ve tabii o dönemde hayatıma da sadeleşme girince artık bir şey yapmam gerek dedim.
Gelelim ne yaptığıma ve bu kadar çok kıyafetten nasıl içime
sinen bir gardıroba kavuştuğuma (burda geçmiş zaman kullanmam gerek açıkcası,
şu aralar yine alınan verilen kilolar ve hamilelik derken dolabımdaki en büyük
sıkıntı 3 farklı bedende Hale’ye yetecek kadar kıyafet barındırması).
1. Bana çok uzak kilodaki kıyafetlerimi, yani
giymek için 5 kilodan fazla bir farkım (az ya da çok) olması gerekenleri
eledim. Bedenlerine göre ayırdım çünkü küçükler kadar az da olsa büyükler de
vardı. Bir de iş ve günlük olarak da ayırıp Freecycle’dan
verdim. Ben bunu yaparken henüz 2. El ürünlerin sitelerde satılması diye bir
kavram ya da bu iş için app’ler yoktu. Bir elin parmakları kadar blogger kendi
kıyafetlerini satıyordu. Ama yaygın bir şey değildi. Siz bugün bu işe
kalkışırsanız
a. İlçenizdeki
Kıyafet
kumbaraları
b. Freecycle
d. Modacruz,
Dolap, Tarz2, Letgo gibi app ve siteler size
yardımcı olacaktır.
Ancak lütfen şunu
unutmayın kıyafetlerinizi birilerine bağışlayacaksanız / devredecekseniz onların
lekesiz, temiz, mümkünsü ütülü ya da katlı ve tamir gerektirmeyen durumda
olmasına özen gösterin.
Benimki gibi el işlerine
meraklı bir anneniz ya da akrabanız varsa bağışlanamayacak durumdaki
kıyafetleri ona bir gösterin, onların yaratıcılıklarını kullanarak neler
yapacaklarını tahmin edemezsiniz.
2. Mevcutta üzerime olan kıyafetleri tek tek
giydim. Hatta kendimce kombinler yaptım. Beden olarak uyan ama gereksiz potu vs
olanları tamirle toparlanmayacak gibiyse onları da eledim ve yine farklı
kanallardan dağıttım (teyzeme verdiğim de oldu bir tanıdığa verdiğim de).
Tadilat gerektirenleri annem sağolsun toparlattım. Geriye kalan alakasız renk,
desen, kumaş vs alternatiflerle de içim biraz yansa da vedalaştım.
3. Yukarıda söylediğim hediyeler, el yapımı ürünler
de aynı şekilde dolabımla uyumlu değilse ya da beni rahatsız hissediyorsa
gitti.
4. Tabii
hemen elimin gitmediği ama içime de çok sinmeyen bazı ürünler vardı, onları da
inatla giymeye çalıştım. Farklı kombinler denedim. Baktım ki olmuyor, içlerinde
rahat hissetmiyorum onlarla da sonraki zaman içinde peyder pey vedalaştım. Ve böylece
tamamen içime sinen her parçasını severek giydiğim bir dolabım ol(muş)du.
Size iki pratik önerim daha var:
- Sadeleşme hareketini zamana yaymak istiyorsanız dolabınızdaki tüm askıları terse çevirin, bir kıyafeti giydikçe onun askısını kendinize çevirin (tabii bunun için bir askıda bir kıyafet olması gerek). Belli bir zaman sonra, mesela 3 ay, hangi askıları hiç çevirmemişsseniz işte onlar elinizin gitmediği kıyafetler, rahatlıkla vedalaşabilirsiniz. Belki aralarında gece kıyafeti gibi gerçekten denk gelmediği için giyemedikleriniz vardır onları ayrıca değerlendirirsiniz.
- Pinterest. Hep düğün, baby shower vs için fikir baktığımız Pinterest aslında stilinizi belirlemek için de çok iyi bir kaynak olabilir. Sokak stili, iş kıyafetleri gibi panolarınızı oluşturun, hayaliniz ile dolabınız ne kadar örtüşüyor ona bakın.
Migros' ta Ariel ' in giysi kutusu var kasım sonuna kadar... oraya da giymediğiniz giysileri koyabiliyorsunuz aklınızda olsun ...ben bu hafta çoook kıyafet götürdüm iyi oldu :)
YanıtlaSil